''Hey Isadora! Bu kadar seksi olmayı nasıl başarıyorsun? Merlin'in kusmuğu, Adolf deliye dönecek!''
''Kapa çeneni Sam. Yoksa gelir aklını başından alırım, altına yaptığını tüm Ravenclaw öğrenir.''
''Sürtük.''
''Pislik.''
Tiz bir kahkaha attı Isadora. Çocuğa delici ve tehditkâr bir bakışla bakıp, ona sürtünerek yanından geçti. Çocuğun ellerinin ona sarılmak için havalandığını, utanmasa onu öpeceğini biliyordu. Ama Sam mi bunu yapacaktı? Çiğnerim seni. ''Görüşürüz Samy,'' ateşli bir sesle çocuğa veda etti ve kırıtarak ortak salondan çıktı. Sam'in, arkasından onu izlediğini biliyordu. Çocuğu azdırmak, daha doğrusu ona işkence çektirmek hoşuna gidiyordu. Ah Isadora, lanetsin kızım. Kısa bir keyif kahkası daha attı ve Adolf'un onu beklediği avluya doğru, merdivenlerden inmeye başladı. Üzerindeki deri mini eteği ve delik deşik kilotlu çorabıyla, Sam söylemeden önce de hayli seksi olduğunu biliyordu. Boşuna onun için delirmiyorlardı. Büyük ve plastik mavisi gözlerine siyah kalem çekmişti. Adolf'un en sevdiğinden. En yakın arkadaşlarından birine aşıktı, ne aptallık değil mi? Çocuğa tek kelimeyle ölüyordu. Tek ölende o değildi hani ama Isadora bildiklerinin gizlice canına okumuştu. Nasıl canına okuduğu ise onda saklıydı, Carmelita bile bilmiyordu. Gülümsemesine devam ederek, deri ceketine sarınmış kollarını, göğüs hizasında kavuşturdu. Deri, askeri çizmeleri taş merdivenlerde ses çıkartıyordu, bu da Isadora'nın hayli sevdiği bir şeydi. ''Isadora, birgün kalp krizi geçirirsem bunun sebebi sen olacaksın.'' Gözlerini çizmelerinden alıp, sesin sahibine, birkaç basamak aşağıda ona hayranlıkla bakan Stephen'e çevirdi. Gayet sakin basamakları inmeye devam ederken, çocuğu çıldırtıcı bir ses tonuyla cevapladı. ''Stephen bunu biliyorum tatlım. Ama eğer önümden çekilmezssen, anında kalp krizi geçirmene neden olacağım.'' Çocuğun beklenti dolu gözlerine bakıp gülümseyerek, ona öpücük yolladı. Stephen heyecanla merdivenlerin trabzanına kalçasını yaslarken, kız umursamadan merdivenleri inmeye devam etti, adımlarını hızlandırarak.
Kimseyi takmadan ve ona laf atanlara cevap vermeyerek -ki bu garipti- avluya ulaştı. Bir an önce Adolf'u görmek istiyor, bedeni ona dokunmak için çırpınıyordu. Kendini kontrol et aptal. Çocuk seni sadece arkadaş olarak görüyor. Ve bu sadece basit bir içki içimi. Ne kadar basit olmasını istemesende. Derin bir nefes verdi ve yüzünü buruşturdu. Adolf'un onu beğenip beğenmediğini dahi bilmiyordu. Gerçi okulun yarısı ona hastaydı ama güzellik herkese göre göreceli bir kavramdı. Lanet olsun. Çocuk ona sırtını dönmüş, uzaklara bakıyordu. Isadora, heyecanla saçlarını ve eteğini düzeltti. Hızlıca ceketinin cebinden parlatıcısını çıkardı ama elleri titrerken sürmesi zor olmuştu. Herkese dili pabuç kadar olan ve kendinden emin Isadora'ya da bakın hele. Parlatıcısını tekrar cebine koydu ve derin bir nefes aldı. Gözlerini açtığında Adolf -doğal olarak- aynı duruyordu. Bedenine ter basarken ve ensesinin kızarmaya başladığını hissederken, Adolf'a yaklaştı. Çocuğun yarım metre ilerisinden bile ciğerlerine işleyen kokusuna kapılmamaya çalışarak ve sesinin düzgün çıkmasına dua ederek, ''hey selam,'' dedi. Çocuğun, siyah bir tişörtle kaplanmış sırtına ellerini koymamak için, kollarını göğsünde birleştirdi ve çocuk ona dönmeden önce, sakinleşmeye çalıştı.