Sacred Schwéxt Sihir Bakanı
Mesaj Sayısı : 14 Galleon : 17 Kayıt tarihi : 19/08/09 Savaş Tarafı : Aydınlık.
Kişisel Bilgiler Quidditch Konumu: Özel Yetenek: Belirlenmedi.
| Konu: Sacred Schwext Çarş. Ağus. 19, 2009 11:54 pm | |
| - Spoiler:
İçinde bulunmadığım şu tartışma bile beynimi bulandırmaya yetmişti. Hayır bu hayal değildi. Hâlâ tartışıyorlardı. '' Hadi; ama kızlar. Az sonra tılsım dersine yetişmemiz gerekiyor. Bari ara verin. '' Ellerimi iki yana açmış, oluşan sesizliği anlamaya çalışıyordum.'' Bana öyle bakmayın. Tılsım dersine yorucu bir beyinle girilmez. Beyin hüçrelerim zıplıyor. '' Uzun bir süre birbirimize baktıktan sonra bitmek bilmeyen bir krize yakalandık. Hatta bir ara Hastane Kanadı'na bile gitmeyi düşündüm. Derin nefes alıp vererek kendime gelmeye başardığımda dersin başlamasına on dakika kaldığını fark ettim. Sınıfa en son giren olmaktan nefret ediyordum. Birden ciddileşmiş, az önceki matrak halimdan eser kalmamıştı üzerimde. Endişeli bir halde kitaplarımı nereye bıraktığımı hatırlamaya çalışmıştım. Camın önündeki masa... Koşup canım önüne gittim. Evet. Oradaydılar. Arkamı dönmüş kapıya doğru ilerlerken kızlar hâlâ gülüyordu. Bazen gerçekten cıvıtıyorlardı. Umursamadan ve savsak bir şekilde koridorlarda ilerlemeye başlamıştım.
Bu sabah yine binlerce günaydın demek zorunda kalacak gibi görünmüyordum. Koridorlar, oldukça boş ve sakindi. Bu pek alışık olmadığım bir durum olduğu için çok sıkılmıştım. Adımlarımı hızlandırıp bir an önce sınıfa varmayı diledim. En son gelen... En son gelen... En son gelen... Bu üç kelime sürekli beynimde yankılanıyordu. Sınıfa girdiğim an tüm bakışlar üzerimde toplanacaktı. Derse başlanmamış olsa bile anormal muhamelesi göremekten nefret ediyordum. Bunun hep böyle olması bana yaramış gibide görünmüyordu. Hâlâ derslere geç kalıyorum. Merdivenlere geldiğimde bir an için bu düşüncelerden sıyrılıp çıkmıştım. Kendi dünyama dönmem pek zaman almadı. Merdivenlerde dursamda bir şey düşünürken uçuyormuş gibi hissediyordum ve anlaşılmaz bir şekilde zaman çok çabuk geçiyordu. Üstelik hayal kurarken. Kendime geldiğimde çoktan üçüncü katta olduğumu fark ettim. Buraya ne zaman gelmiştim. Nasıl? Neyse... Artık bu geçmelere ve farkında olmamalara alışmıştım. Hafiften kalabalıklaşan koridorlar Hogwarts'ın canlanmaya başladığını anlatıyordu edeta. Sınıfın kapısına geldiğimde tam kapının yanındaki çatlak gözüme ilişti. Çok fazla göze benziyordu. Hem de çok... Durup incelemek istedim. Merak beynimi tam ele geçirmek üzereydi ki artık önümde duran kapıyı açıp içeri girmem gerektiğini hatırladım. Bununla sonra ilgilenmeyi aklıma yazdıktan sonra ahşap kapıyı aralayıp içeriye girdim.
Merlinin sakalı... Şok geçiriyor olmalıydım. Yada gözlerimde çok ilerlemiş bir bozukluk olmalıydı. Sınıf tamamen boş muydu yoksa ben mi yanlış görüyordum? Yo, hayır. Sınıf gerçekten boştu. Sadece yeni profösör ve ben vardım. Bu bir ilkti. Ne yapsaydım. Günlük felan yazmaya başlayıp bu günün tarihini ilk sınıfa giren kişi olarak mı kaydetseydim, bilemedim. Uzunca bir süre öylece durup boş sınıfa baktığımı fark edince çok utanmıştım. Hemen önlerde bir yere oturdum. İlk defa öne oturmuştum. Sanırım o gün tüm ilklerimi gerçekleştirme yolunda ilerliyordum. Bu boş sınıf olayı beni oldukça heyecanlandırmıştı. Geç kalmaktan bıkmış ve dersimi almış mıydım? Galiba. Sınıfın birden dolduğunu fark etmedim. Bir süre sonra tüm sıralar doldu. Derse başlamak için sabırsızlanıyordum. İnanın nedenini bende bilmiyorum. Profösörün, hızlı konuşması ilk ilgimi çeken şeydi. Hızlı; fakat tane tane.... İnsanın beynini yormaktan çok okşuyor gibiydi. Bizim kızların Bayan Unique'den konuşma dersi alması gerekiyordu. Birde ayakkabılarının çıkarttığı ses yok mu? Orkestra tamamlanmıştı. Ritmi bozuk bir diyafram açıcıya benziyordu. Ne komik ama... Aslında bu sesi küçüklüğümden beri sevmişimdir. Tabi bir yere kadar. Bir süre sonra beyni tırmalamaya başlıyor. Kuzenlerimle buna ne kadar dayanacağımı test etmiştik. Berbat bir şeydi. Bunu yaptıktan sonra uzun bir süre topuklu ayakkabı sesi duymak istemedim; ama sanırım buna katlanabilirdim. Ooo, yoo! Nutuk tutan profösörlerden hiç hoşlanmam. Neyse ki bu kısa bir nutuk olmuştu. İlk dersten ödev vermeyen tek profösördü. Şaşırmıştım. Birden önüme gelip '' Bu sıradan başlayalım. '' demesi beni şaşırtmıştı. Olay dışı hissettim. Ne olduğunu anlamam bir saniyemi almıştı. Hemen konuşmaya başladım. '' Adım; Claudine Delaoxn. Iıı.. Muggle doğumluyum! '' Cümlemi bitirdiğimde sınıftakilerin bazıları bir şeyler mırıldandı. Gözlerimi devirerek devam ettim. '' Aslında bununla gurur duyuyorum. Safkanlar... Yani onarın genlerinde zaten büyücülük var. Ama ben aykırı bir yapıya sahibim. Onlar istenmeselerde büyücü oluyorlar. Bense, özel olarak istendim. Yetenek meselesi.Ailemdeki tek büyücüyüm. Bu da benim farkım. Halimden çok memnunum. Sizi tanıdığımada memnunum, Bayan Unique. '' Kendimi beğenmiş bir gülümsemeyle cümlelerimi sonlandırıp yerime oturmuştum. Sanırım bazıları ağzının payını almıştı.
Uzun süren tanışma faslında gerçekten farklı konuşmalar olmuştu. Konuşmamı eleştirenler bile... Umursamadan sonunu bekledim. İlk konuşan ve ilk kurtulan olmuştum. İlk kurtulan olmak güzel. Evet; ama beklemek... Bunun için aynı şeyi söyleyemem. Kahvaltı yapmadığıma pişman oldum bir an. Karnım deli gibi bağırıyordu. Bir şeyler yemem gerekiyordu. Bunları düşünürken nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde kalabalık koridorlarda buldum kendimi.
- Spoiler:
'' Aman Tanrım! Hiç bir şey hissetmiyorum. '' '' Aaa! Bende. Süper bir şey...'' '' Hadi bana vur! ''
İçtiğim ufak tüpteki neydi bilmiyorum; ama tüm vücudumu uyuşturmuştu. Sarhoş gibi hissediyordum. Elaine'nin indirdiği tokat çok iyi gelmişti. Hiç acımadı. Attığımız kahkahalar yatakhaneyi inletmişti. Birden herkesin şikâyet ettiğini duydum. Kimin umurundaydılar ki! Beyin hücrelerim zıplıyor gibiydi. '' Bir daha vur ama bu sefer çok hızlı olsun. '' Birden indirdiği tokat gülme krizine girmeme sebep olmuştu. Sanki vurmuyor da okşuyor gibiydi. '' Şimdi sen vur. Çok sert olsun! '' Ona tüm var gücümle vurmuştum. Şıraak! Çıkan ses yatakhanede yankılandı. Suratıma aval aval baktıktan sonra ikimizde gülmeye başladık. '' Çok, çok çok sert vur. Yumruk at! '' Attığı yumruk kafamı yatağın kenarındaki komedine vurmama neden olmuştu. Kalktığımda hem alaycı hemde şaşkın bakışlarla bana bakıyordu. '' Dudağın kanıyor! Ahahah... '' Elimle dudağıma dokundum. Patlamıştı; ama umurumda bile değildi. '' Bana çok sert bir yumruk at, bebeğim! '' Söyleyiş tarzı kahkaha atmama neden olmuştu. Ona sert bir yumruk geçirdim. Parmağımdaki yüzük kafasını kanattı. Tam anlını... Kanadığını görünce daha da güldü. Son olarak bana geçirdiği yumruktan sonrasını hatırlamıyorum. Sanırım bayıldım.
'' Hıı... Ne? Tanrım! Bu da ne…? '' Ses beynimi tırmalıyordu. Başım çatlayacak derecede ağrıyordu. Sanki gözlerim göz yuvalarından çıkacak gibiydi. Başımı tutarak kendimi toparlayıp ayağa kalktım. Elaine'i boş boş bana bakıyordu. '' Ne diyor? '' Sorumu algılaması üç saniyesini almıştı. '' 10 dakika içinde Karanlık Sanatlar dersi başlayacakmış. '' Ağzından dökülen kelimeler ufak çaplı bir şok geçirmeme neden olmuştu. Hemen hazırlanmaya koyuldum. Kısa bir süreden üzerimi giyinmiş sarı saçlarımı gevşek bir şekilde iki yandan örmüştüm. Aynada şöyle kendime bakayım dedim ki o da ne? Dudağımda kızarıklık vardı. Birden dün akşam şöyle bir zihnime uğrayıp gitti. '' Lae, şuna bak. Alnım kan içinde. '' İkimizin de yaralarını oldukça iyi bir şekilde temizledikten sonra derse yetişmek için kendimizi koridorlara attık.
'' Hâlâ belli oluyor mu? '' Hayal kırıklığı ile yüzüne baktım. Dudağımı bükerek; '' Evet. '' dedim. Aldırmıyormuş gibi davrandı. '' Napalım. Umarım çabuk geçer. '' Çaresizlikle cevap verdim. '' Umarım. '' Boş koridorlar birden ayak sesleriyle dolmuştu. Herkes derse yetişmeye çalışıyor olmalıydı. Elaine'nin kolundan tutup çekiştirmeye başladım. Dört kat indikten sonra dersliği görebildik. Tam o anda Caprice ve Paula sınıftan içeriye giriyorlardı. Arkalarından seslendim; ama beni duymadılar. Koşarak kapıya doğru ilerledim. Hâlâ Elaine'yi arkamda sürüklüyordum. Tahta kapıyı aralayıp içeriye daldım. Elaine, içeri girdiğimizde ancak benden kurtulabilmişti. '' Az önce içeriye girmemişlerimiydi? '' Şaşkınlıklar gözlerim sınıfın bir köşesinde bizi korkutmak için saklanmış olan Caprice'i ve Paula'yı aradı. Hayır. Burada değillerdi. Birden tahtada yazanlar gözüme çarptı. '' Hadi gel. '' tam Elaine'nin kolundan tutmuş çekecekken '' Tamam. Yürümeyi biliyorum, Lae. '' Sanırım onu fazla hırpalamıştım. '' Affedersin. '' Birlikte masanın üstünde duran topuza dokunup değişik şeyler görmeye başladık. Benim gördüklerimi onunda gördüğünden emindim. Bu çok tuhaf bir histi. Sanki sıkışıyor gibiydim. Ayrıca bu durum midemi bulandırmaya başlamıştı. Renkler birbirine girmişti. Çok iğrençti. Birden ayaklarımın yere değdiğini ve ciğerlerime oksijenin dolduğunu hissettim.
Ortama alıştıktan sonra birden feci bir şekilde üşümeye ve titremeye başladım. Karanlık Orman'da olmamız beni şaşırtmıştı. Profesör oldukça sakin görünüyordu. Ve sonra Caprice ve Paula'yı gördüm. Onlarda soğuktan donmuş kedi yavrusunu andırıyorlardı. Tıpkı benim gibi... Yavaş yavaş sayımız artıyordu. Herkes geldiğinde profesör kısa bir konuşma yaptı ve bizi gruplara ayırdı. Önümüze bıraktığı büyük zarfı alım açtım. Herkesin görebileceği bir şekilde tuttum. Biz harita ile yazıları incelerken Caprice'in gözü yan gurubun mektubundaydı. Gözlerimi devirerek tekrar haritayı incelemeye koyuldum. Caprice şimdiden şikâyet etmeye başlamıştı. Ardından da profesör, puff... Ortadan yok oldu. Caprice'nin sorduğu uzun, karışık ve saçma soruyu buruşuk suratla dinledikten sonra duymazdan gelmeye karar verdim. '' Ben bu tünelin yerini biliyorum, sanırım. Yani bir yerde okumuştum. '' Cümlelerim bittiğinde az da olsa herkesin yüzünde bir gülümseme gördüm. '' Ama önce okula gidip daha sıkı giyinmeli ve su falan almalıyız. Özelliklede yiyecek. '' Son kelimeyi vurgulayarak ve Caprice bakarak söyledim.
Hep beraber okuldan içeri girdiğimiz anda onlara kısa ve öz bir konuşma yaptım. '' Kızlar, herkes giysisini yiyeceğini içeceğini alıp 10 dakika içinde burada olsun. '' Büyük kapıyı işaret ettim. Bir anda hepimiz dağıldık. Hepimiz farklı binadan olduğumuz için tek gitmek zorunda kaldık. Ben koridorlarda ve merdivenlerde koşarak ilerliyordum. Ortak salona geldiğimde bir kaç kişi oradaydı; fakat görmezden gelip direk yatakhaneye çıktım. Dolabımı açıp en kalın ceketimi üzerime geçirdim. Onun üzerine de pelerinimi. Yanıma bir şişe su aldıktan sonra koşar adımlarla oradan ayrıldım. Hiç durmaksızın koridorlarda ilerledim. Caprice ile aynı anda gelmiştik. Diğerleri zaten oradaydı. Sakince elimizdekileri kontrol ettik. Yiyecek, içecek ve kalın giysiler. Hepsi tamamdı. " Yicecekler tamam millet, yalnız su almayı unutmuşum. Şaka değil ya, buraya gelirken kimi gördüm bilin, aynen mızmızı, geçen yılki kaçak cadılar bayramı partisinden beri benle iyi dosttur. işte, bize kendi banyosundan su doldurup verdi, bende şişeye koymasına izin verdim. Tamam kıramadım onu işte, aldım ve şu şişesi de burada, al Lae. Evet şimdi ne yapıyoryoruz? Artık üşümediğimize göre karnımızı doyurabiliriz değil mi? " Gerçekten bu yaptığı ödüllendirilmeyildi. Bize oldukça kolaylık sağlıyordu. Onaylarcasına başımı salladım ve gülümsedim. '' Biz haritayı incelerken sende yemene bak o zaman. '' Haritayı açıp hızlı bir şekilde yere yapıştırdım. Bildiğim kadarıyla tünelin etrafını gözümün önünde canlandırdım ve harita ile eşleştirmeye çalıştım.
Hızlı adımlarla okulun arkasına doğru koşturduk. '' Tamam. Sanırım şuradan gitmeliyiz. '' Caprice'in bir şeyler dediğini duydum; ama anlamadım. Sık ağaçların içine daldıktan sonra yatay çizgiler çizerek sınırda yürümeye başladık. Okula yakın olduğu için buralarda bir yerlerde olmalıydı. Gözlerim bir şey görmek için etrafı tararken sağa sola sallanan bir ışık demeti gördüm. '' İşte orda. '' Parmağımla ışığı gösterdim. Herkes rahatlamıştı. Koşarak ışığa doğru ilerledik. Tam ulaşmıştık ki birden profesör önümüzde belirdi.
| |
|
Chrysanthe Schalewski Astronomi Profesörü
Mesaj Sayısı : 32 Galleon : 36 Kayıt tarihi : 19/08/09 Savaş Tarafı : Tarafsız
| Konu: Geri: Sacred Schwext Çarş. Ağus. 19, 2009 11:59 pm | |
| Puanınız 90 P.S: İlk RP'nizi puanladım. | |
|